Salı, Aralık 19, 2023

Dünyada söylenmedik söz vardır!

Hayatımızı Kolaylaştıran Kahraman: Reklam

0
Share

Billboardda bir reklam: Yeni çıkan bir yayın platformu. Eskiden severek izlediğimiz dizilerden birinin de yer aldığı kataloğuyla abonelik talep ediyor. Böylece geçmiş parçalanıp bölünerek günüme dahil olurken yine o kısır hüznü bırakıyor. Reklamda yer alan eski diziyle birlikte daha az mutsuz günlere dönüp içim huzurla dolmuyor çünkü 30’uma varmak üzereyim. Ölüm değil daha çok yaşamamak üzerine düşünüyorum. Yılların tekdüze, hiçbir yeniliğe heves etmeden tükenip bitmesi ve geçmişin saldırısı. Kimse ömründe yaptıklarından tam olarak memnun kalamaz. Öyleyse az ya da çok, ne fark eder? Pişmanlık mı daha kötü, mutlu geçmişi özlemek mi? Tramvay durağına giriş yapmak üzereyken çok eskiden tanıdığım bir arkadaşımla karşılaşıyorum. Reklamdaki diziyle aynı zamanı çağrıştırıyor bana. Hatırlamakla gelen o tatsız hüznü paylaşıyor mudur? Reklamın anıştırdığı zamanla birlikte sıcak bir his mi kaplıyordur içini?

Belediyenin firmalara kiraladığı üst geçitlerdeki reklam panoları; dizi, kuruyemiş, sigorta, araç, seyahat acentesi tanıtımları. Yol boyunca karşılaşılan tüm bu hatırlatıcılarla mekan içsel bir labirente dönüşüyor. Göstergelerin olmadığı ya da bugüne kıyasla çok daha az bulunduğu bir çağda insan zihni çok daha duru olmalı. Reklamlar vaatkar doğası gereği gelecekle ilgili ve insanda barınan ümitleri tetikliyor. Bazen de geçmişle ilgili. Milli takıma sponsor olan bir beyaz eşya firması gelecek müsabakalar için başarılar diliyor ve geçmişteki maçlar hafızamda bir geçit yapıyor. Bu zaman yolculuğunda zihin çabasız ve rahat. Gelecek müsabakalar ise heyecan ve gerginlik barındırıyor. Nasıl gol olmadığı hala anlaşılamayan iç yakıcı bir pozisyon, büyük bir takıma karşı kazanılmış zaferden sonra bir kutlama. Kişiliğimiz bir alışverişin ortasında. Tüm kıvrımlarını paylaşıyoruz çünkü isteklerimiz çok önceden, henüz biz onları isteyeceğimizi bilmeden saptanmış durumda. Metrobüse telaşla binip inen kalabalıkla kişiliklerimizi faş edip duruyoruz.

Birbirimize bilinmez değiliz. Hangi telefonunun üst modelini almak istediğimizi, tatil için en iyi yerin neresi olduğunu, nasıl biriyle evlenmek istediğimizi, emekli maaşını çekince öncelikli olarak neye harcamamız gerektiğini gösterip duruyoruz. Her gün tekrar eden bu anlatı heyecan duymayı olanaksızlaştırıyor. Tatil günlerimde yataktan dışarı çıkmak istemiyorum. Bu kadar bilinenin arasında nasıl yaşayacağımı bilemiyorum. Her şeyin bir anahtarı olduğunu biliyorum. Kapı başka sebeplerle yüzüme kapanabilir ama açmayı denemekten bile uzağım. Oysa her şey kolaylaşmıştı. Beğeniler, paylaşımlar, her şey ortalıkta ama uzanacak el titriyor. Bu kadar aynanın ortasında insanın kendini unutması, bir an için uzaklaşması mümkün olmuyor. İyi ve kötü olmayan kişiliğim kendini çok kez kaybedip göstergelere teslim oluyor. İstediklerim birden benden istememi istedikleri oluveriyor. Her köşebaşında kendinle karşılaşarak fakat kendi sesini duymadan. Sesim onlar gibi yankılandığında geriye dönüş olmuyor. İstiyorum. Belki herkesten çok istiyorum. İnsan olmaktan uzaklaşamıyorum çünkü.

Related Posts
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir